31 Ağustos 2015 Pazartesi

OKUDUKLARIM - 25 (AZİZ NESİN - ALİ NESİN MEKTUPLAŞMALARI 4)



Bugün fark ettim ki uzun zamandır okuduğum kitapları paylaşmıyormuşum. Niye böyle yapıyor muşum ki? Bilemedim. :)) Halbuki yazmaktan da okumaktan da en çok zevk aldığım yazılardan biri de kitap yorumlarıdır.

Son zamanlarda bolca Aziz Nesin kitapları okuyorum. Aziz Nesin'in öykülerini ve belki de hicivlerini okudukça üzülüyorum aslında. Demek ki bu ülkede -geçen bunca zamana rağmen- değişen hiçbir şey yok diyorum. Yazılan her öyküde anlatılan olaylar o kadar güncel ve o kadar tanıdık ki... Gülsek mi? Ağlasak mı? 

29 Ağustos 2015 Cumartesi

GÖNDERİLMEYECEK MEKTUPLAR - 5

Bugün yine kalbim kalbinizi buldu ansızın. Tensel hiçbir temasa gerek duymadan üstelik. Gözlerimi kapamam yeterli bunun için, bu bir lütuf değil de nedir söyler misiniz?

Bugün yine saatlerce konuştum sizinle, siz yokken. Ah bir de sizin bu suskunluğunuz olmasa...

Susmayın.

Sizin susmanız demek, benim kahrolmam demek. Rica ederim susmayın.

Ben mühürlemişken kalbimi sizden gayrısına, size susmak hiç mi hiç yakışmıyor. Öyle güzel bir ezgi ki sesiniz, mahrum bırakmayın.

Armağanım olsun size kalemimden çıkan her kelime, dudaklarımdan dökülen her cümle, geleceğim ve geçmişim, bana sizi anımsatan tüm o şarkılar armağanım olsun size...

Her bir satıra eşlik edercesine süzülen bu yaşlar armağanım olsun size...

27 Ağustos 2015 Perşembe

GÖNDERİLMEYECEK MEKTUPLAR - 4

Bir zamanlar bir yerde şöyle bir şey okumuştum 'canım demekle, can'ım demek hiç bir olur mu?', bilemiyorum ki nerede okudum. 

İşte o gün bugündür "can'ım" diye sesleniyorum size. Hiç duyamayacağınız bir ses ile "can'ım, can'ım'' diye tekrarlayıp duruyorum; hiç usanmadan, hiç sıkılmadan, hiç yorulmadan. Affınıza sığınarak itiraf ediyorum ki, bu denli bir sahiplenme hissiyatı içerisindeyim size karşı.

Can'ım,

Kimsesizliğime karşın kimsem olsanız,
Sessizliğime karşın sesim olsanız,
Yalnızlığıma karşın kalabalığım olsanız keşke...

Gecelerime mehtap,
Gecelerime dolunay olsanız keşke...

Günlerime ışık olup, hayatıma mana katsanız...

Derdime deva,
Acıma ortak,
Neşeme sebep olsanız keşke...

Derdi dermanından daha çok sevmeyi öğrendim sayenizde, size müteşekkirim.

25 Ağustos 2015 Salı

İMAM BAYILDI, HÜNKAR BEĞENDİ

Ülkenin herhangi bir yerinde küçük bir kasabada yaşıyordu. Öyle küçük bir yerdi ki herkes herkesi tanır, herkes herkesin hayatını en ince ayrıntısına kadar bilirdi. Çorak bir kasabaydı. Kasabalı verimsiz topraklar nedeniyle hayvancılık ile geçimini sağlardı. Sokaklarda yoğun bir ahır kokusu olurdu her daim. Herkes aşinaydı artık bu kokuya. Sert topraklarda yaşayan acımasız insanların bulunduğu "şirin" bir kasabaydı. Kasabalı toprağın sertliği ve verimsizliği ile özdeşleşmiş bir haldeydi adeta.

GÖNDERİLMEYECEK MEKTUPLAR - 3

Tam da şu anda derin bir soluk almam gerekiyor. En büyük hissizliğimin içerisinde oturup soluklanmam gerekiyor. 
Uzunca bir nefes çekip içimde saklamalıyım o nefesi. Nefesimi siz yerine koymalıyım. 

Ahh, hayat çok zor bayım, hayat çok yorucu. Bazen küçük bir 'es' gerektiğini hissediyorum.

Bilebilseniz keşke...
Keskin bir virajın tam da önündeyim, viraj beni bekliyor.
Görebilseniz keşke...
Viraj keskin, ben çaresiz.
Hissedebilseniz keşke...

Bazen merak ediyorum da; niçin? Bana reva gördüğünüz bu acı sizce de fazla değil mi? Oysa siz öylesine masumsunuz ki. Gönlümün en masum çocuğu... 

23 Ağustos 2015 Pazar

GÖNDERİLMEYECEK MEKTUPLAR - 2

Oysa bahar gibiydi sesiniz. Bahar gibiydi sesinizdeki o tını. Tüm hücrelerimi yeniden canlandırıyordu, kış sonrası yeniden hayat bulan bitki örtüsü gibi.

Peki ya gülüşünüz? Merak ediyorum da, can verebilir mi ölmüş bir kalbe? 

Bilmem farkında mısınız, gülüşünüz ile tekrar hayata bağlayabiliyorsunuz kendinden hiçbir umudu kalmamış olan bir kalbi...

Susmasanız keşke. Sonsuz vaktiniz olsa ve sonsuz vaktim olsa, siz konuşsanız ben dinlesem. 
Siz gülseniz, ben gülsem. 
Siz gülümsedikçe ben hayata tekrar tutunsam. 
Siz gülseniz ben ağlasam. 
Siz güldükçe ben sarılsam tüm keşkelere ve tüm umutlara ve tüm hayallere ve tüm imkansızlıklara ve de tüm gözyaşlarına. 
Siz gülseniz ben tekrar ve tekrar bağlansam. 
Siz gülseniz ben sonsuzluğa karışsam. 

Ardından bir yıldız kaysa gökyüzünden ve tek dileğim olarak dökülse dudaklarımdan isminiz. Söylerken bile tüm benliğimin sarsılmasına sebep olan isminiz...


22 Ağustos 2015 Cumartesi

GÖNDERİLMEYECEK MEKTUPLAR - 1

İçimde hep bir hüzün. Böyle bir kimsesizlik hissi. Büyük bir özlem, küçük bir umut ve kimsesiz bir çocuk.
Çıkar mısınız aklımdan? Lütfen bayım, kalbimden çıkabilir misiniz rica etsem? Sözlerinizin bende yarattığı etkiyi bilseniz sanıyorum ki daha dikkatli olurdunuz. Her bir kelâmınız büyük bir zelzele oluşturuyor bende...
Keşke fark edebilseniz gözlerinizin bende bıraktığı etkiyi, keşke bilebilseniz ne yaralar açıyorsunuz yüreğimde.
Sönüyor bir bir gönlümde yanan tüm ışıklar.
Bayım bir bilseniz ne de güzel gülüyorsunuz öyle. Çekim alanınıza girmemek adeta imkansız.
Merak ediyorum da hangi limana demir attınız, hangi limanda beklemektesiniz acaba? Benim tek rotam sizin kalbinize çıkan yolu gösteriyor iken siz acaba hangi limanda konaklıyorsunuz?

21 Ağustos 2015 Cuma

DAKTİLO


Bugün daktilomu görücüye çıkarıyorum. :) Son birkaç aydır yapmaktan en çok zevk aldığım şeylerden biri ve hatta tek şey daktilo ile yazı yazmak. Tuşlara bastıkça çıkan o sesler öyle hoşuma gidiyor ki, keşke vaktim olsa da bütün gün yazsam. 

Gerçi son iki haftadır hiç elimi bile süremiyorum ama olsun, varlığı yeter. :)

20 Ağustos 2015 Perşembe

İÇ DÖKÜŞ - 15


Yine firarlardaydım ben. :) Nedense pek bir yazasım gelmedi son zamanlarda, ara sıra böyle oluyor. İçimden hiç yazmak gelmiyor. Yazmadığım sürelerde bol bol okudum. Aslında bazen de içimden okumak da gelmiyor ve aylarca tek bir sayfa bile okumuyorum. Böyle zamanlarda zorlamıyorum kendimi.