Elleri titriyordu kalemi tutarken. Önce uzun uzun bakmıştı kaleme bakışları titrerken. Göz pınarlarını dolduran yaşlar görüşünü bozuyordu. Sanki masa titriyordu, sanki sandalye titriyordu, sanki kalem titriyordu. Sanki bir deprem oluyordu da geçmek bilmiyordu. Öyle bir depremdi ki bu; kalbini parçalıyordu.
Sonunda cesaret meşalesini yakıp kalemi tutmayı başarmıştı. Deprem hala devam mı ediyordu yoksa sahiden elleri mi titriyordu kalemi tutarken? Düşünmeyi kesmesi gerektiğine karar vermiş olacak ki aniden kağıdı çekti önüne. Yaşlar göz pınarlarından aşağı süzülünce görüşü de netleşmeye başladı.
“O gün... O gün uyanır uyanmaz ropdöşambırımı üzerime geçirmiştim. Komiklik olsun diye hediye etmişti zamanında bana. Niyeyse o sabah aklıma düşüvermişti birden ve uyanır uyanmaz hemen giyivermiştim. Mutfağa gittiğimde ocakta çay kaynıyordu. Bir bardak çay doldurmuştum kendime ve tam yudumlayacaktım ki O’nun kahkahasıyla irkilmiştim. Bana bakıp kikir kikir gülüyordu. ‘Ropdöşambır ve çay mı? Sahiden mi?’ diyerek gülmeye devam etti. ‘Elinde çay değil de viski olsa daha uygun olmaz mıydı?’ diye ekledi ardından. Bende kendi halime bakıp gülmeye başlamıştım. Ne de mutlu başlamıştık güne oysa ki... Kahvaltımızı dışarıda yapmaya karar vermiştik. Deniz kenarında şu yeni açılan kafeye gidip güzel bir çerkez kahvaltısı yapalım diye konuşmuştuk. O odada hazırlanırken bende ropdöşambırımın eşliğinde çayımı içiyordum. Birden telefonuna mesaj geldi. Üst üste mesajlar geliyordu. Pek huyum değildi aslında ama olacağı varmış işte bir anda gözüm ilişti telefonuna. Son mesaj bir kalp işaretiydi. Yeşil bir kalp. Telefonda kayıtlı olmayan bir numaraydı. Dayanamadım ve açtım mesajı. ‘Dün gece bir harikaydın. Seninki gibi bir performans daha önce hiç görmemiştim. En yakın zamanda tekrarlamalıyız. Öpüyorum.’ diyordu mesaj. Beynimden vurulmuşa döndüm. Dün gece mi? Dün gece? Ben neredeydim dün gece? O neredeydi? Ben arkadaşlarla eğlenmeye çıkmıştım, gitmemi istememişti aslında ama ben onu kırma pahasına gitmiştim. Sabaha karşı dönmüştüm eve. Sabah ki neşesinin sebebi bu muydu yani? Tabii ya, tahmin etmeliydim diye düşünmüştüm. Normalde bütün gün kavga etmemiz lazımdı, nasıl olurda onu bırakıp giderdim? Demek ki bu şekilde intikam alıyordu benden. Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Tam o esnada odaya girince telefonu ayaklarının önüne fırlatıp ‘Bu musun sen? Kahpe..’ deyivermiştim bile. Yüzü kireç gibi olmuştu. Telefonu aldı eline ve gülmeye başladı. O güldükçe ben çıldırdım. Bir nefeste yanına gitmiştim bile. ‘Çok mu komik ha? Yüzün kızaracağına bir de gülüyor musun?’ deyip bir tokat atıvermiştim. Nasıl yaptım bilmiyorum, nasıl yapabildim... Sonrasını inanın bende hatırlamıyorum. Ne oldu olaylar nasıl gelişti, bilmiyorum. Kendime geldiğimde elimde bir araba fırçası yerde oturuyordum. Önümde onun güzel yüzü vardı. Öyle güzeldi ki... Hala güzeldi. Yüzünü kaplayan kana rağmen hala öyle güzeldi ki. O an hatırladım her şeyi ve onun yaşayıp yaşamadığıyla ilgilenmedim bile. Kanlı ellerimle telefonunu elime aldım ve o numarayı aradım.”
Daha fazla yazmaya dayanamadı. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Yerdeki cesedin yanına diz çökmüş kanlı elleriyle kızın saçlarını tutarak ağlıyordu. Ne kadar sürdü bu ağlayış kavrayamadı. Bir saat mi? Bir gün mü? Sanki bir asırdır yaşıyordu bu anı. Bir anda durdu. Ellerine baktı, sonra da kızın yüzüne. Avucunun içinde bulunan kanlar içindeki o yüze baktı ve bir anda kusmaya başladı. Durduramıyordu kendini, midesinde ne var ne yoksa hepsini kusmuştu. Sonra durdu ve bir robotmuşçasına kalkarak masadaki yerine döndü. Bu kez elleri de titremiyordu üstelik. Keskin bir kararlılıkla kalemi tekrar eline aldı ve kaldığı yerden devam etmeye başladı.
“Kısacası ben tam bir ahmağım. Tanıyıp tanıyabileceğiniz en büyük ahmak benim. Mükemmel hayatını bir anda mahveden ahmağın tekiyim. Neler düşünmüştüm. O gece bir hayır etkinliğindeymiş, sokak hayvanları için düzenlenen bir hayır etkinliği. Azıcık akıllı bir adam olup önce o numarayı arasaydım sonra fotoğraflara baksaydım her şey bambaşka olabilirdi ama dedim ya ben tam bir ahmağım. Bütün gece hayvanlar için uğraşmış, neler başarmış bi’ bilseniz... Evet, cinayetten ben sorumluyum. Özür dilerim... Tüm insanlıktan özür dilerim. Biliyorum bu cümlelerimin hiçbir faydası yok. Hiçbir şeyi değiştiremem, bu yükle de yaşayamam zaten. Sadece gerçekten ama gerçekten özür dilerim...”
Günler sonra apartmanı saran kokudan rahatsız olan komşuların şikayeti üzerine polisler kapıyı kırarak eve girdi ve cesetlerle karşılaştı. Sonra da mektupla...
Ve kimse ağlamadı. Bir damla bile yaş dökülmedi o gün o evde...
Merhaba, ben blogunu yeni keşfettim ve çok beğendim takibe de aldım, benim bloğuma da desteğe bekliyorum seni :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim. :)
Silof ne öykü yaaaa. fransız filmi gibi. ruth rendell romanı gibi. çok iyi düşünmüşsün. bu etkinlik mesajı teldeki, bunu nasıl düşündün ya, çok iyiydi o fikir :)
YanıtlaSilYaa güzel oldu mu sahiden :) Teşekkür ederim. :)
Sileveeey :)
Silbaak blogumaaa biii :) gelcam yine. yeni karalamışsıın :) bi de gezi yerleri aklımda kuuu :) şimdi bi tanesini söleyim bak. karaburun nergis festivali. 20 ocak. bi de karaburuna gidince hemen limana yakın saip köyü var. girince, denize karşı nefis bir kalhvaltı yeri var. adı da saip zaten. bu arada, karaburun ilçesine varmadan, kösedere, inceler, eğlenhoca köyleri var.çok güzel köyler. diziler filan çekiliyoo. bi dee oralar üzüm ve zeytin bölgesi. bağları da gezersiniz sonraaa :)
YanıtlaSilEveet, gördüm. Çok teşekkür ederim. :) Karaburun'a küçükken birkaç kez gitmiştim bu dediğin yerleri hiç görmedim ama mutlaka gideceğim. Belki buraya da yazarım gidip dönünce :)
SilBöyle bir öykü hangi coğrafyaya ait olabilir nedense onu merak ettim:)
YanıtlaSilNerede olsun istersen. Nerede olsun isterdin? :)
SilMerhaba,
YanıtlaSilBlogunuz yeni keşfettim, Deeptone sayesinde.
Hoş geldiniz. Umarım ilginizi çeken bir şeyler bulabilirsiniz :)
SilÖykünüz gerçekten çok etkileyici yazmak için ciddi bir hayal gücü gerekiyor. Tebrikler, güzel bir yazı olmuş :) Deep'in önerisiyle bloğunuzu keşfettim, takipteyim. Sizi de beklerim. İyi çalışmalar dilerim.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, beğenmenize çok sevindim. :)
Sil