30 Mayıs 2015 Cumartesi

İÇ DÖKÜŞ - 11

Bu hafta iş yerinin gönderdiği bir eğitimdeydim. Belki fırsat bulursam eğitim maceralarımı da bir ara yazarım ama bugün farklı bir şeyden bahsedeceğim. 

Aynı işle meşgul olduğumuz, farklı yerlerde çalışan 25 kişi katıldık eğitime. Daha önce hiç tanımadığım biri ve yine başka bir eğitimde tanıştığım başka biriyle aynı odayı paylaştım. Eğitimlerin güzel yanlarından biri de bu, hiç tanımadığın ama aynı işi yaptığın insanlarla tanışıp fikir alışverişinde bulunuyorsun. Kurumları ve yöneticileri çekiştiriyorsun. :) Benim için en keyifli yanı ise bambaşka insanlarla tanışıyorsun.
Farklı insanlar tanımayı, insanlarla iletişim halinde olmayı seviyorum. Her insandan öğrenilebilecek bir şeyler kesinlikle vardır.

Aynı kurumda çalıştığım bir arkadaşımla birlikte katıldık eğitime ve genelde onunla vakit geçirdim bu yüzden aynı odayı paylaştığım arkadaşlara pek vakit ayıramadım. Oturup sohbet etme fırsatım pek olmadı, son gün dışında. Perşembe günü aynı odayı paylaştığım kızlarla vakit geçireyim biraz, ayıp olmasın dedim ve birlikte stil yarışması izledik, kızlar ciddi ciddi takipçisiymiş programın. Kendimi pek bir yabancı ve dışlanmış hissettim ama yapacak bir şey yok. :)

Nihayet stil yarışması bitince birer kahve alıp konuşmaya başladık. İlk kez kendimi yaşlı hissettim, oturup ağlayacaktım neredeyse.

Şimdiye kadar bulunduğum her ortamda genelde en küçük yaşta olan ben olmuştum. Lise, üniversite, iş... İlk kez bu eğitimde odadaki en yaşlı insan bendim. :( Kızlardan birinden 1 yaş diğerinden de 3 yaş büyüktüm. Durumu öğrenince kendimi orta yaş bunalımına girmiş hatunlar gibi hissetmedim değil. :)  (25 yaşında olmama rağmen)

Asıl beni şaşırtan ise kızların birinin evli diğerinin ise nişanlı olmasıydı. Şaşırdım. 

"Evlilik için çok erken bir yaş değil mi? Hem de 1,5 yıllık evliymişsin. Eşinle tanıştıktan 1 ay sonra nişanlanmışsın, hiç korkmadın mı? Bu kadar çabuk sevebildin mi? Hayatının aşkı mıydı yani? Evlilik bu kadar basit bir şey olmamalı bence. Hayatın monotonluğu içerisinde aradan çıkarılacak bir görev olmamalı evlilik. Her şey bitti, sıra evlilikte deyip aradan çıkarılabilecek bir şey değil bence." diye düşündüm ama taze evli kızımızı ve birkaç ay sonra evlenecek olan diğer kızımızı korkutmamak, soğutmamak için yorum yapmamayı tercih ettim. Ahh, keşke iç sesimi duyabilselerdi. :)

Sohbet arasında kızlar evli olmadığımı, nişanlı da olmadığımı ve evlenmeyi yakın zamanda düşünmediğimi öğrenince şaşırdılar. Birazcık bunun nedenlerini anlatmaya çalıştım ama gözlerinde o bakışı görünce, kendi kendime 'kime ne anlatıyorsun kuzum sen' diyerek konuyu kapattım. 

Evli olan arkadaş ne zaman evlenmeyi düşündüğümü sordu. 'Şu an ki şartlar altında, insanlar bu haldeyken, bu kadar duyarsız ve umarsız oldukları müddetçe, güvenilecek bir insan kalmamışken ve insanlar (hemen üstünüze alınmayın genelleme yapıyorum :) ) sırf evlenmiş olmak için evleniyorken ben evlenemem' diyemedim ve o an aklıma ilk gelen yaşı söyledim. 28... Niye 28 dese verecek hiçbir cevabım yoktu aslında :) Neyse ki o da bunu sormadı :) Bunun yerine '28 yaşında evlensen çocuk ne zaman yapacaksın? Kaç yaşında olacaksın çocuk yaptığında?' diye sormakla yetindi. 

Yine 'Sırf çocuk yapmak için mi evleneyim yani? Benim kafamda kurduğum evlilik böyle bir şey değil, sadece üreme için kullanılan bir araç değil' diyemedim. :) Bunun yerine 'Çocuk yapmak istediğimi de nereden çıkardın ki?' diye sordum. Ben böyle bir soru yöneltince kızlar şaşırdı. İşte o bakıştan nefret ediyorum ama bunu da belli etmedim.

Bazen öyle anlar oluyor ki boş yere konuştuğunuzu, asla sizi anlamayacak insanlara bir şeyler anlatmaya çalıştığınızı düşünüyorsunuz. Bu durumu da sıklıkla yaşayınca anlatmaktan vazgeçiyorsunuz. Vazgeçen taraftayım sanırım. 

Sonrasında ise tüm bu konuları kapatıp, dışarıya çıktık etrafta biraz dolanalım dedik. Tabii ben bu sırada aynı kurumda çalıştığım ve eğitime birlikte geldiğim arkadaşıma 'kurtar beni' temalı mesaj attım, sağ olsun o da beni kurtardı. :)

Eğitim gördüğümüz alanın biraz ilerisine çardaklar yapmışlar, ışıklandırmışlar falan. İçeceklerimizi, çiğdemlerimizi alıp arkadaşla birlikte çardağa gittik ve az önceki kızlara asla anlatamayacağım, anlatabilsem de anlaşılamayacağım tüm bu konuları başladım arkadaşa anlatmaya. 

O kadar çok anlattım ki sanırım anlattıklarımdan sonra çocuk evlilikten soğumuş olabilir. :)

Anlayışlı olmak gerek, anlamasan bile saygı göstermek gerek. Her düşüncedeki insana saygım var ama bazen karşılığında aynı saygıyı görmek istiyor insan. Ve hayata, insanlara bu kadar düz bakmayan, geniş bir pencereden bakabilen insanlarla yapılan sohbetlere doyum olmuyor.

Ne çok yazdım ya hu, sonuna kadar sıkılmadan okuyabilen olacak mı bilmiyorum. :) 
Eğer okuduysan buraya kadar seni tebrik ediyorum ve yanında da bir demet teşekkür sunuyorum. Çıkış yapmadan önce yorum kutucuğumu şenlendirebilirsin. :)

3 yorum: